top of page
  • Siyah Instagram Simge

Soru - Cevap

Bağımsız ve Milli Para reformu çok büyük bir sistemsel değişiklik ve sonuçları öngörülemez bir bilinmezlik midir?

Bu iddia veya eleştiri hiçbir şekilde gerçeği yansıtmamaktadır. 1800’lü yıllarda ticari bankaların kâğıt parayı karşılıksız bir şekilde basması sonucu para hacminde ve buna bağlı olarak paranın sahip olduğu değer üzerinde ciddi sıkıntılar yaşanmış ve o dönemde birçok ülke Merkez Bankalarını kurmak ve kâğıt para üretimini de sadece Merkez Bankalarının yetkisine vermek suretiyle, devletin para basma yetkisini madeni paraya ek olarak kağıt parayı da dahil ederek genişletmiştir. Bugün Bağımsız ve Milli Para Sistemi çerçevesinde gerekli olan hamle ise ticari bankaların kredi vermek suretiyle (yani kredi verilmesi önşartıyla) neredeyse kontrolsüz bir şekilde piyasaya sürdüğü kaydi paranın tıpkı 1800’lü yıllarda kâğıt para gibi Merkez Bankalarının yetkisine verilmesi ve sadece Merkez Bankaları tarafından basılmasının temelinin atılması gerekliliğidir. Dolayısıyla Amerika yeniden keşfedilmeyecektir. Kaldı ki günümüzde 1800’lü yıllarda ihtiyaç duyulduğu gibi Merkez Bankalarını sıfırdan kurmak gibi hiçbir şekilde bilinmeyen bir müesseseyi sisteme entegre etmek gibi bir gereksinim de yoktur. Bağımsız ve Milli Para Sistemi zaten günümüz para ve bankacılık sisteminde var olan bir yapı içerisinde hiçbir ek kurum veya kuruluşa ihtiyaç duymaksızın ve yine halihazırda Merkez Bankaları ve ticari bankalar arasında uygulanan parasal dolaşım ilişkisinin aynısının vatandaşlar açısından da ulaşılabilir olmasını sağlamaktadır. Dolayısıyla var olan sistem üzerinde revizyonlar yapılarak realize edilebilecek bir kurgudan bahsetmekteyiz. Bu durumda Bağımsız ve Milli Para Sistemi çok büyük bir sistemsel ve sonrası öngörülemez değişiklik şeklinde kabul edilmemelidir.

Diğer taraftan bakıldığında para sistemi hep değişiklikler ve yenilikler geçirmiş ve ciddi reformlara maruz kalmıştır. Bunlara bazı örnekler vermek gerekirse:

• 1930 sonrası altın standardından vazgeçilmesi

• 1950 sonrası kredi kartlarının kullanımına başlanması

• 1973 sonrası Bretton-Woods Anlaşmasının sonlanması

• 1990 sonrası Online-Banking sisteminin kullanılmaya başlanması

• 2000’li yıllarla birlikte Merkez Bankalarının para arzı politikalarını terk edip faiz politikalarına başlaması

Bu örneklerden de anlaşılacağı üzere, sistemler dinamiktir ve her daim yeniliklere ve ihtiyaçlara göre adapte olmalıdırlar. Yukarıda sıraladığım değişikliklerle kıyaslandığında Bağımsız ve Milli Para Sisteminin hayata geçirilmesi çok basit kalmaktadır.

Bağımsız ve Milli Para Sisteminin sonuçlarının öngörülemez oluşu yönündeki endişe ve eleştiriler noktasında “Bağımsız Ve Milli Para Sisteminin Etkileri, Sonuçları ve Avantajları” başlığı altında temel olarak ekonomik açıdan birçok konu detaylı ele alındı. Oradan da anlaşılacağı üzere, öngörülemeyecek hiçbir konu bulunmamaktadır. Kaldı ki bundan çok kısa süre önce Avrupa Birliği Euro’yu yaratmış ve birçok Avrupa ülkesinde kullanıma sürmüştür. O operasyon aslına bakılırsa Bağımsız ve Milli Para Sistemini hayata geçirmek için gerekli olan değişiklikten daha karmaşıkken gayet başarılı bir şekilde gerçekleşmiştir. Dolayısıyla gerek sonuçlarının öngörülemezliği açısından, gerekse çok büyük bir sistemsel değişiklik olması açısından Bağımsız ve Milli Para Sistemine haksızlık etmemek gerekir.

Bağımsız ve Milli Para reformu finansal piyasalarda endişelere veya güvensizliklere yol açar mı?

Güvenli bir para neden endişe veya güvensizlik yaratsın? Bağımsız ve Milli Para reformu iyi bir planlamayla tereyağından kıl çeker gibi kolay ve düzgün bir şekilde realize edilebilir. Bu durumda özellikle reformu yapan ülke Merkez Bankasının da desteğiyle ilk dönemde ihtiyaç duyulabilecek kredilere yönelik parasal fonlama ticari bankacılık sektörüne sağlanırsa ve faizlerin seviyesi ekonomisel ihtiyaca göre uygun tutulur ve hızlı bir şekilde aşağı veya yukarı yönlü değiştirilmezse, sistemsel bir reform yapıldığını müşteriler fark etmeyecek, ticari bankaların da iş hacimlerinde herhangi bir azalma olmayacaktır. Dolayısıyla da finansal piyasaların olumsuz etkilenmesini gerektirecek herhangi bir durum doğmayacaktır.

Kaldı ki günümüz para ve bankacılık sisteminin ticari bankacılık sektörüne tanıdığı kısmi rezerv bankacılığına dayalı kredi vermek suretiyle kaydi para üretme ve kullanıma sürme imtiyazı olmasına rağmen, gerek İsviçre’de gerekse Almanya’da kaydi para üretmeden, sadece kendilerine yatırılan mevduatları birebir kullanmak suretiyle kredi veren (yani bir nevi Bağımsız ve Milli Para Sisteminin bir kriterini uygulayan) finansal kurumlar da bulunmakta ve çok ciddi kazançlar elde etmektedirler. Buna en iyi örnek İsviçreli PostFinance şirketidir. Yine birçok sigorta şirketi ve finansal kurum kaydi para üretmeksizin önemli kazançlar elde edebilmektedir. Dolayısıyla kaydi para üretebilmek, aslında sadece bir imtiyaz ve haksız rekabet şeklinde yorumlanabilir.

Bağımsız ve Milli Para reformu yapan bir ülke tek başına bunu hayata geçirebilir mi, yoksa dünyadan izole mi olur?

Günümüzde dünya çapında tercih edilen ve ağırlıklı olarak kullanılan para birimlerinin kullanıcıları, ilgili para biriminin Merkez Bankası nezdinde yüzde kaç zorunlu karşılık regülasyonuna tabi olduğuna veya arkasında herhangi bir değerli metal olup olmadığına bakmamaktadır. Kullandıkları para biriminin arkasındaki ekonomik güce, iktisadi stabiliteye, fiyat istikrarına, politik yapıya vb faktörlere bakmakta ve tercihlerini yapmaktadırlar. Bu bağlamda Bağımsız ve Milli Para Sistemine geçilmesi durumunda uluslararası ödemeler sistemi veya uluslararası piyasalar bundan bir zarar görmeyecek ve entegrasyon aynı günümüzdeki gibi devam edecektir. Örneğin Avrupa Birliğinde Euro’ya geçildiğinde veya Türkiye’de Türk Lirasından altı sıfır atıldığında uluslararası çerçevede hiç kimse veya kurum bundan etkilenmedi, dolayısıyla herhangi bir izolasyon durumu da doğmadı. Bağımsız ve Milli Para Sistemine geçiş sonrası da bu durum aynen böyle olacaktır.

Bağımsız ve Milli Para Sistemine geçiş sonrasında ilgili ülkenin Merkez Bankasının bağımsızlığı bu durumdan negatif etkilenecek mi?

Kesinlikle hayır. Çünkü Bağımsız ve Milli Para reformuyla birlikte güçler ayrılığı noktasında çok daha kuvvetlenmiş bir Merkez Bankası ve Para Politikası Kurulu hayata geçirilecek. Bu konuyla ilgili tüm detayları “Bağımsız ve Milli Para Sisteminde Para Politikası Kurulu, Güçler Ayrılığı Kuralı ve Paranın Kullanıma Sürülmesi” başlığı altında bulabilirsiniz.

Bağımsız ve Milli Para Sisteminde hükümetler veya siyasiler kendi siyasi emelleri adına Merkez Bankası ve/veya Para Politikası Kuruluna baskı kurarak para bastırma yoluna gidebilecek mi? Bu durum enflasyona yol açacak mı?

Kesinlikle hayır. Yukarıda da belirttiğim gibi güçler ayrılığı Bağımsız ve Milli Para Sisteminin en önemli ilke ve kriterlerinden biri olduğundan ve para hacminin yönetimi çok net belirlenmiş hesap ve formülasyonlara dayandırılacağı için, bu konuda siyasilerin herhangi bir baskı veya yönlendirme yapabilmesinin önü günümüz para ve bankacılık sistemine kıyasla tamamen kapalı olacak. Merkez Bankası ve/veya Para Politikası Kurulu belirlenmiş kurallar ve formülasyonlar dahilinde ekonomik hacme dayalı parasal hacmi yönlendirecek, siyasi hedeflere yönelik parasal hacim belirlemeyeceklerdir.

Bununla beraber Bağımsız ve Milli Para Sisteminde Merkez Bankası ve/veya Para Politikası Kurulu para hacmine çok daha hâkim olacağından enflasyonun parasal hacme dayalı sebeplerini daha efektif yönetebilecektir. Hatta günümüz para sisteminde bulunan ekonomik büyüme ve enflasyon baskısı da ortadan kalkacaktır.

Bağımsız ve Milli Para Sisteminde Merkez Bankası ve/veya Para Politikası Kurulu parasal hacmi yanlış öngörebilir mi?

Bugün olduğu gibi Bağımsız ve Milli Para Sisteminde de parasal veriler tamamıyla Merkez Bankalarında mevcut olacaktır. Bu durumda herhangi bir değişiklik olmayacaktır. Dolayısıyla tüm verilere ve bilgilere sahip olan Merkez bankası ve/veya Para Politikası Kurulunun ekonomik büyümeye dayalı parasal hacmi hesaplaması veya öngörmesi hiç zor olmayacaktır. Hatta bazı yanlış öngörüler yapılması durumunda dahi, parasal hacmin adapte edilmesine yönelik tüm enstrümanları elinde bulunduracak olan Merkez Bankaları, günümüz para ve bankacılık sisteminin en önemli öngörülmeyen kriteri olarak söyleyebileceğimiz “ticari bankaların parasal hacmi direkt olarak etkilemesi ve değiştirmesi” riskinden de arınmış bir şekilde, ellerindeki enstrümanları daha efektif kullanabilecekler.

Bağımsız ve Milli Para Sisteminde Merkez Bankaları ve/veya Para Politikası Kurulları çok özellikli ve güçlü bir pozisyona getirilmiyor mu?

Günümüzde yasama, yargı gibi kurumlar nasıl bağımsız ve kanunlara bağlı bir şekilde çalışıyorsa ve demokratik bir çerçevede hesap verdikleri merciler bulunuyorsa, Bağımsız ve Milli Para Sisteminde de Merkez Bankası ve/veya Para Politikası Kurulunun aynı şekilde kanunlarla bağlı olduğu ve hesap vermekle yükümlü olduğu merciler bulunacaktır. Buna yönelik Merkez Bankası kanunları gerekli şekilde adapte edilmelidir. Merkez Bankalarının para hacminin belirlenmesine yönelik yol haritası ve reçetesi yasalarla ve kanunlarla şekillendirilmelidir. Günümüzde para hacmiyle ilgili hiçbir düzenleme yapılmamaktadır. Ticari bankacılık sektörünün kendi kriterlerine göre verdiği krediler suretiyle para hacmi her an değişmekte ve Merkez Bankaları bu konuda sadece kredi verildikten sonra bilgilendirilmektedir. Kredi verilmesi işleminden önce pozisyonlanmış olan, para hacmine dayalı belli rasyoların takip edilmesine yönelik zaruretler içeren hiçbir onay mekanizması bulunmamaktadır. Dolayısıyla Bağımsız ve Milli Para Sistemi çerçevesinde belirlenecek olan her kriter ve formülasyon, günümüz para sisteminin adeta “başıboş” olan düzenine kıyasla daha sistemli ve kontrollü olacaktır. Bu bağlamda aslında ipin ucunun kaçtığı bir sistemde Merkez Bankaları ve/veya Para Politikası Kurullarına tekrar ipin boyu hatırlatılacaktır. Bu durum hiçbir şekilde Merkez Bankaları ve/veya Para Politikası Kurullarının aşırı güçlü bir pozisyona sokulması şeklinde yorumlanmamalıdır.

Bağımsız ve Milli Para Sisteminde basılan ve kullanıma sürülen her birim para vergilendirilebilir mi?

Günümüz para ve bankacılık sisteminde ticari bankalar tarafından yapılan kredi vermek suretiyle kaydi para üretimi sonucunda kullanıma sürülen her birim paranın üzerinde belirli bir senyoraj geliri oluşmaktadır. Bağımsız ve Milli Para Sistemine muhalif olan bazı sesler, günümüz sisteminde para üretimi ve kullanımı esnasında doğan senyoraj gelirinin ticari bankalar arasında olan rekabet yapısından dolayı neredeyse hiç oluşmadığını öne sürmektedir. Ve Bağımsız ve Milli Para Sistemine geçilmesi durumunda günümüzde ticari bankaların rekabetinden dolayı neredeyse sıfırlanmış olan senyoraj yapısı tekrar oluşacağından ve para üretimine yönelik kredi vermeye dayalı rekabet ortamı da olmayacağından, adeta ek para üretim vergisi oluşacak şeklinde eleştirilerde bulunmaktadırlar.

Bu iddia tamamen yanlıştır. Bağımsız ve Milli Para Sistemine geçilmesi durumunda para üretimi ek bir maliyet doğurmayacaktır. Tam aksine, günümüzdeki gibi ticari bankacılık sektörünün kredi vermesi zaruretine dayalı para üretilmeyeceğinden, hem para üretimi ve kullanıma sürülmesinde ticari bankacılık sektörünün günümüzdeki aracılık pozisyonu kalmayacak, hem de bu aracılık sebebiyle (ticari bankalar arasında rekabet olsa dahi) doğan marj aradan kalkacaktır. Yani direkt fabrikadan halka satış gibi düşünebilirsiniz. Günümüz sisteminde ticari bankacılık sistemi arasında rekabet bile yaşasa, sonuç olarak kazanca dayalı işletmeler oldukları için her halükârda kâr etmek için uğraşmaktadırlar. Günümüzde ticari bankacılık sisteminin kazanç oranlarına bakıldığı zaman fark edilecektir ki, her daim hiç küçümsenmeyecek oranlarda kazanç elde etmektedirler. Buradan anlaşılacağı üzere, aracının kalktığı bir ortamda, maliyet de azalacaktır. Azalmayıp aynı kalması durumunda dahi Bağımsız ve Milli Para Sisteminde yapılan senyoraj kazancı direkt olarak devletin yani milletin kasasına girecektir. Günümüz para ve bankacılık sisteminde olduğu gibi banka hissedarlarının ceplerine girmeyecektir.

Bağımsız ve Milli Para Sistemi ticari bankacılık sektöründe maliyetleri arttırarak hizmet kalitesini düşürür mü?

Ticari bankacılık sektörü Bağımsız ve Milli Para Sisteminin hayata geçmesiyle birlikte elde ettikleri senyoraj gelirlerinin ortadan kalkacağını düşünerek, müşterilerine sundukları ödemelere veya diğer başka hizmetlere dair ek ücret talep etmek durumunda kalacaklarını iddia edeceklerdir. En azından böyle bir gerekçe göstermeyi deneyerek ek gelir kalemleri üretmeye çalışacaklardır. Ancak ticari bankacılık sektöründe olan rekabet yapısından dolayı ve de Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurullarının takibiyle böyle bir durumla muhtemelen karşılaşılmayacaktır. Yine rekabete dayalı sebeplerden dolayı hizmet kalitesini de değiştirebileceklerini zannetmiyorum. Diğer taraftan Bağımsız ve Milli Para Sisteminde ödemeler sistemi artık direkt olarak ticari bankacılık sektörü üzerinden yürümeyeceği için, sektör lehine ciddi bir operasyonel tasarruf kalemi oluşacaktır. Bu bağlamda aslına bakılırsa daha avantajlı bir maliyet yapısına sahip olacaklar ve hatta Bağımsız ve Milli Para Sisteminde oluşabilecek farklı iş sahalarını da değerlendirerek daha fazla kar elde edebileceklerdir.

Bağımsız ve Milli Para Sisteminin öngördüğü “tek para birimi” anlayışı eskimiştir denilebilir mi?

Bazı farklı düşünce sahipleri, artık ülkelerin kendilerine ait tek bir para birimiyle hareket etme devrinin bittiğini savunmaktadır. Tek bir para birimi yerine birkaç para birimi veya alternatif para birimleriyle hareket edilmesinin daha doğru olduğunu öne sürmektedirler.

Bu düşünce yapısının altında yatan temel gerekçe, özellikle 1929 sonrası yaşanan ekonomik buhranda ve özellikle ekonomilerin sorunlu gittiği dönemlerde paralel para birimlerinin olması bazı durumlarda avantaj yaratabilmektedir. Ancak günümüz dünyasında zaten Amerikan Doları, Euro, İsviçre Frank’ı, İngiliz Pound’du veya Altın gibi birçok rezerv alternatifi varken ve bu para birimlerine ulaşılabilirliğin eskiye göre kolaylaştığı tartışılmaz bir gerçekken ve de serbest kur rejimleri çerçevesinde her türlü para birimi diğer birçok ülkede kabul görürken, bunlara ek olarak aynı ülke içerisinde ikinci veya üçüncü bir paralel veya alternatif para birimine gerek olmadığı kanaatindeyim.

Bu görüşün tamamıyla karşısında olan ve ülkelerde kullanılan para birimlerinin tümüyle devletlerden bağımsızlaştırılması, hatta özelleştirilmesi gerektiğini savunan, ekonomist Hayek’in de başını çektiği bir görüş de bulunmaktadır (Hayek, 1976, s. 22-30). Bu yaklaşım Bağımsız ve Milli Para Sistemine kesinlikle uymamaktadır ve aslına bakılırsa devletler nezdinde de kabul görür bir yaklaşım değildir. Çünkü her devlet kendi milli para birimiyle yaşar ve kendi milli para birimine hâkim olamadığı durumlarda ekonomisini de yönlendiremez. Bu sebepten dolayı devletler bu tür bir yaklaşıma sıcak bakmamaktadır. Kaldı ki günümüz para ve bankacılık sisteminin de ana problemi olarak ortaya koyduğumuz ve kanıtlanmış olan sebep, ticari bankaların aşırı miktarda kaydi para üretmesine dayalı Merkez Bankalarının ülkelerinin para hacmini, dolayısıyla da ekonomisini yönetemez hale gelmiş olmasıdır. Özel para birimleri bu durumu daha da körüklemektedir. Aslına bakılırsa önceki bölümlerde de bahsettiğim gibi, her bir ticari bankanın kredi vermek suretiyle kullanıma sürdüğü kaydi para “banka parası” statüsü taşıdığından, Hayek’in öngördüğüne benzer bir düzen zaten günümüzde yaşanmaktadır. Bu durumun yarattığı sorun ve problemler de aşikârdır.

Bağımsız ve Milli Para Sistemi bankacılık sistemini kamulaştırmak mıdır?

Kesinlikle yanlış. Bankacılık sektörü Bağımsız ve Milli Para Sistemi çerçevesinde kamulaştırılmayacaktır. Sadece paranın üretimi ve kullanıma sürülmesi tamamıyla devletin (Merkez Bankası ve/veya Para Politikası Kurulunun) yetkisine verilmekte ve tekelleştirilmektedir. Kaldı ki günümüzde de zaten kamuoyu bu durumun böyle olduğunu zannetmektedir. Yani birçok kişi, parayı Merkez Bankasının basıp kullanıma sürdüğünü düşünmektedir ve ticari bankaların kredi vermek suretiyle basıp kullanıma sürdüğü miktarın günümüz para hacminin neredeyse % 90’ını oluşturduğuna inanmamaktadır.

Bağımsız ve Milli Para Sisteminin hayata geçmesi durumunda piyasaya kolay yoldan para sürülecektir ve toplumu kolaya alıştırır mı?

Bu yanlış bir düşüncedir. Çünkü Bağımsız ve Milli Para Sistemiyle birlikte günümüz para sisteminde ticari bankalara yapılan senyoraj geliri “hediyesi” veya “hibe”si sona erecektir. Dolayısıyla tamamıyla devletin veya milletin olması gereken bir gelir, günümüz para ve bankacılık sisteminde olduğu gibi banka sahiplerinin kasasına girmeyecektir. Bağımsız ve Milli Para Sisteminde para ekonomik büyüme ve kalkınmaya dayalı, yani tamamıyla karşılığını ekonomide bulacak şekilde basılarak kullanıma sürülecektir. Para artık “borç statüsünde” kredi verilmek suretiyle yani kredi verilmesi önşartıyla kullanıma sürülerek sadece ticari bankaları zengin etmeyecektir. Günümüz para sistemindeki gibi ekonomik büyüme ve kalkınmaya bakılmaksızın sadece kredibiliteye dayalı, neredeyse sınırsızca kredi vermek suretiyle para basılamayacaktır. Dolayısıyla eğer kolay yoldan bir kazanç söz konusuysa, o kazanç bugünün ekonomisinde kredibilitesi yüksek ve kredi alabilen kesim için ve de neredeyse hiç bir maliyet olmaksızın “yoktan var ederek” kredi vermek suretiyle gelir elde eden ticari bankacılık sektörünündür.

 

Bağımsız ve Milli Para Sistemiyle birlikte para ve krediler pahalılaşır mı?

Bu iddia tamamen yanlıştır. Bağımsız ve Milli Para Sisteminin hayata geçmesiyle birlikte piyasada kullanımda olan para hacmi değişmeyecektir. Bu bağlamda bir pahalılaşma durumunun söz konusu olması da beklenemez.

Bağımsız ve Milli Para Sistemine geçmek yerine herkese Merkez Bankalarında direkt hesap açabilme imkânı tanınsa daha kolay olmaz mı?

Hayır. Çünkü Merkez Bankalarında vadesiz hesap açılabilmesi her ne kadar güvenli bir para için iyi bir adım olsa da, Bağımsız ve Milli Para Sisteminin sağlayacağı birçok avantajı beraberinde sunmamaktadır.

Merkez Bankalarında vadesiz hesap açılabilmesi olanağı aslında ticari bankacılık krizlerini tetikleyebilir. Çünkü birçok kişi herhangi bir banka hakkında çıkabilecek söylentiler doğrultusunda ticari bankacılık sisteminden parasını çekip Merkez Bankalarına yatırırsa ticari bankacılık sektöründe para hacmi azalır ve bu durum sonucunda nakit krizleri tetiklenebilir. Bunun yanı sıra şayet Bağımsız ve Milli Para Sistemine geçmek yerine herkese Merkez Bankalarında direkt hesap açabilme imkânı tanınmış olsa, Bağımsız ve Milli Para Sistemiyle birlikte hedeflenen Merkez Bankalarının para hacmine hâkim olabilmesi ve paranın yönetimini tekrar tamamen ele geçirebilmesi, reel ekonominin desteklenmesi, senyoraj gelirlerinin devletin kasasına girmesi ve devletlerin borçluluğunun azalması gibi amaçlar gerçekleştirilemez

İletişim

Success! Message received.

 Adres Barbaros Mah. Begonya Sok. No:3

Nidakule Ataşehir / Kuzey Kat:16 34746 Ataşehir / İstanbul 

Tel. +90 216 385 83 85

© 2023 by ITG. Proudly created with Wix.com

bottom of page